Osmanlı Sarayında Bir Ressam "Sultan ABDÜLAZİZ"

 
Devlet-i Aliyye’yi yönetmenin, İslam dünyasının sancağını taşımanın yanında her Osmanlı hükümdarının kendine özgü yetenekleri ve zevkleri vardı. Yedi cihana hükmetmiş Osmanlı padişahıydı onlar fakat netice de birer insanlardı da ...

Savaşlardaki başarıları veya politik kimlikleri ile tanıdığımız Osmanlı hükümdarları kilometreleri aşan sınırları yönetmenin zorlukları yanında sanatkâr ve sanatsever yönleriyle küçümsenemeyecek eserler bırakmışlardı. Geleneksel sanatlar için “altın çağ” olarak nitelendirebileceğimiz Kanuni Sultan Süleyman döneminden itibaren şehzadelerin bir sanat veya zanaat öğrenmeleri gelenek halini almıştı.

Sanata olan ilgisi ve yeteneği ile tanınan,II.Mahmud ve Pertevniyal Sultan’ın çocuğu olan Sultan Abdülaziz, şehzadeliği sırasında batı tarzı resim sanatı ile ilgilenerek desen ve krokiler çizmiş, ünlü sanatçılardan resim dersleri almıştı.Tahta çıktığı dönemlerde Dolmabahçe Sarayı’na davet ettiği avrupalı sanatçılar için atölyeler tahsis etmiş, sanatçılara geniş çalışma imkanları sağlamıştır. Hat sanatına ve musikiye de yakınlığı bilinen Sultan Abdülaziz; sarayda görevlendirdiği yabancı ressamlarla bizzat yakından ilgilenir, yapılmasını istediği kompozisyonların eskizlerini kendisi çizerdi. Avrupa ülkelerini resmi olarak ziyaret eden ilk ve tek Osmanlı padişahı olarak bildiğimiz Sultan Abdülaziz, Fransa İmparatoru III. Napolyon’un daveti üzerine 1867’de Paris Dünya Sergisi’ne şeref konuğu olarak katılmıştır. Daha sonra Londra ve Viyana’ya giderek buralardaki müzeleri,sergileri ve sarayları gezmiştir. Onun siparişi üzerine Fransız ressam Guillemet ile Polonyalı ressam Chlebowski çeşitli sultan portrelerini; İngiliz heykeltraş Fuller ise Sultan Abdülaziz’in ünlü at üstünde heykelini yapmıştır.

Sultan Abdülaziz’in genellikle yaptırmak istediği resimlerin kompozisyon eskizlerinden oluşan ve ağırlıkla gemi ve deniz savaşı çizimlerinin yer aldığı defter; 1865 yılında saray ressamlığına getirilmiş olan Polonyalı ressam Stanislaw Chlebowski'ye verilmiş; defterin baş kısmında eserlerin Sultan Abdülaziz'e ait olduğunu teyit eden iki mektup bulunmuştur. Genellikle savaş ve gemi etütlerinin yer aldığı defterdeki çizimler, daha sonra kartonlara yapıştırılarak albüm haline getirilmiştir. 1914 yılına kadar Chlebowski'nin ailesinde kalan defterin, daha sonra başkalarının eline geçtiği ve 1971 yılında da Krakow Ulusal Müzesi tarafından satın alındığı bilinmektedir.

Resim sanatı uzmanlarına göre desenler, Sultan Abdülaziz’in savaş konusuna çok hakim; savaşın en şiddetli anında askerleri,atları,bütün bölüğü deyim yerindeyse dondurabilme yeteneğine sahip olduğunu gösteriyor.Sanat tarihimizde hala hakettiği kıymete sahip olmayan Sultan Abdülaziz’in bestelerinden şiirlerine, gerekse çizimlerine kadar hassas ve çağını yakalayan bir yapıya sahip olduğu aşikar. Sanat alanında aldığı pek çok kararla ve yaptığı girişimlerle de ilklere imza atmış olan Abdülaziz’in, birçok yönüyle Türk sanatına kazandırdığı değerler açısından yakından incenlenmesi gereken bir şahsiyet. Bu bağlamda Osmanlı’da sarayın, sanatı desteklemenin ötesinde sanatı birebir icra eden hükümdarlar tarafından yönetildiği açıkca anlaşılmakta.

Türk İslam Sanatları Merkezi


Devamı